'Requiem for a dream' filminde ki cenin pozisyonu detayı beni çok etkilemişti. Çünkü psikoloji bilimi ile birebir örtüşüyordu ki yönetmen de bunun farkındaydı. Filmde, karakterler filmin sonunda acı çekiyor ve herbiri cenin pozisyonunu alıyordu. Çünkü Anne karnı huzuruna ve güvenine geri dönmek istiyorlardı.
Hayatta bazen öyle bir psikolojide oluruz ki ; o an küçülmek, küçülmek ve daha da çok küçülerek yok olmak isteriz. Bu bazen utanç psikolojisi, bazen yetersizlik düşüncesi, bazen çaresizlik hissi ve bazende umutsuzluk bilinci ile zihnimizi yoruyor. Bazen öyle yoruluyoruz ki hiç bir sorunu çözmek istemiyor ve sadece kaybolmak istiyoruz. Nerede mi? Kozmosun derinliklerinde . O bilinmezlikte kaybolmak isteriz. Kimsenin bizi göremeyeceği, duyamayacağı, suçlayamayacağı ve tüm sorumluluklarımızdan kurtulduğumuz o derin, karanlık, yansımalar evreninde.
Bazen çok yalnız hissederiz, bizimle yaşayan trilyonlarca canlı olmasına rağmen. Kimsenin bizi anlamadığını düşünürüz. Buraya ait olmadığımızı anlarız ve kafamızı kaldırıp gökyüzüne bakarız. Gökyüzüne baktığımızda bir hissiyat oluşur hafızamızda. Bir huzur. Fakat sıradan bir huzur değil bu. Alışılmış bir huzur. Çünkü asıl ait olduğumuz yuvamıza bakarız. Yıldızlara...
Nasıl olurda zihnimizdeki bir düşünce bizi bu kadar yorarken, seyretmeye doyamadığımız kozmosu saatlerce huzur içinde izleyebiliyoruz, bize ağırlık vermeden?
Çünkü hafızamızında bir zihni var. Ve bu hafıza zihnimiz, bir pusula gibi gerçeğe çekilir. Bize ise sadece uyum sağlamak ve dengeyi yakalamak kalır.
Hafıza zihninizi dengeye getirecek ve huzuru sağlayacak olan seyrinizi kolaylaştırması için bir playlist hazırladım ve bunu sürekli güncelleyeceğim. Umarım beğenirsiniz 🦋
0 Yorumlar